29 Aralık 2010 Çarşamba

SAVUNMA MEKANİZMALARI



Savunma Mekanizmalarının Tanımı ve Görevleri
  
     Bireyler kendi kendileriyle ve çevreleriyle sürekli bir denge ve uyum içinde yaşamaya çalışırken yaşadıkları olaylarla ve içinde bulundukları koşullarla ilgili ruh sağlıklarını da korumaya çalışırlar.
     Her birey kendini rahatsız eden kaygı durumundan kurtulmak için bir takım girişimlerde bulunur. Bu kaygı durumundan kurtulmak için girilen çabalara savunma mekanizmaları’ denir.
     Çeşitli kişisel sorunların çözümünde savunma mekanizmalarını, gerçeği görmeyi engellemeyecek şekilde kullanmak gerekir. Bu, bireyin kendisine olan saygısını ve güvenini korumanın yanı sıra kaygılarını da hafifletir.


Savunma Mekanizmalarının Çeşitleri
1)Bastırma
   
     Bir düşünce ve duygunun bilinçten uzaklaştırılmasına yada bilince ulaşmasının engellenmesinebaskı’ denir. Bazı duygu ve düşünceler hiçbir zaman bilince ulaşamazlar.
     Üst benlik tarafından yargılanarak yasaklanan ve benliğe acı, bunaltı veren dürtüler, istekler, anılar ve duygular genellikle bilinç düzeyine çıkarılmaz ve bastırılırlar.Böylece unutulmuş olurlar.Ancak bu, gerçek anlamda bir unutma değildir.Bilinçaltında tutulan ruhsal içerik, hipnoz yada uyutucu ilaçların etkisi altında tüm ayrıntılarıyla canlandırılabilirler.

2)Yadsıma/İnkâr

      Benlik için tehlikeli olarak algılanan ve bunaltıya neden olabilecek bir gerçeği yok sayma, görmemek, değişik derecelerde oldukça yaygın olarak kullanılan ilkel bir savunma biçimidir. Utanç ya da suçluluk duygusu doğurabilen eski deneyimlerimizi hiç yaşamamışız gibi algılayabiliriz.
     Bu mekanizma yoğunlaştığında, gerçeklikle bağlantı zayıflar. Bir anlamda ‘deve kuşu’ felsefesi ortaya çıkar.
          Ağır ruhsal hastalıklarda kullanılan en belirgin savunma mekanizmalarından iri olan yadsıma, şizofrenlerde sıkça görülür. Gerçek dünyanın birçok yanını yok sayan şizofren, kendisine özgü bir gerçekler dünyası içinde bir denge kurmaya çalışabilir.

3)Yansıtma

     Kimi duygu, dürtü, gereksinim ya da yaşam olaylarının dışarıya aktarılıp yansıtılarak dışardanmış ya da dışardan kendisine yöneltiliyormuş gibi algılanmasına yansıtma mekanizması’ denir. İlkel savuma mekanizmalarından biridir. Olumsuz yönlerimizi, kendimiz için yadsıdığımız, kendimize yakıştıramadığımız hâlde, bunları başkalarında görmek bize kolay gelir.
     Bu tür halüsinasyonları, herhangi bir mantıksal tartışma ile değiştirebilme olasılığı çok zayıftır ve kişi kendi içindeki kin, nefret ve sapık dürtüleri dışarı yansıtır.

4)Yer Değiştirme
Bir dürtünün asıl nesnesinden başka bir nesneye yöneltilmesidir.
     Rüyalar da yer değiştirme mekanizmasıyla ilgilidir. Rüyalarda genellikle yer, biçim değiştirilmiş, bir çok anlam yoğunlaştırılmış ve simgeleştirilmiştir.
     Yer değiştirme savunma mekanizması, nevrotik bir içeriğe sahiptir. Fobilerde, obsesif-kompulsif bozukluklarda sıkça kullanılır.



5)Kendine Yöneltme
Saldırganlık dürtüsü, doyum sağlayıcı bir nesnenin elde edilmesini önleyen engellere karşı ortaya çıkar. Bu engel yasalar, inançlar, gelenekler, yasa uygulayıcıları gibi çevrede ve toplum içinde bulunabilir. Ancak engelleyici güçlerin çoğu, kişinin kendi içindedir. Kişinin içindeki yargılayıcı, yasaklayıcı değerler, bireyi birçok alanlarda engelleyebilir.
     ‘Anne babana kızmayacaksın, kötü duygular beslemeyeceksin.’ telkinleriyle yetişmiş bir kişi, herhangi bir nedenle ana babasına kızar ve kin duyarsa, bu duygularından dolayı suçluluk hissedecek ve tepkisini kendine yöneltecektir. Sevdiklerine kızınca kendi canını acıtma, kafasını duvara vurma, kendine ceza verme gibi tepkiler ortaya çıkar. İçinde, birine karşı bir sevgi varsa, belirli bir dönemde buna kin duymuşsa, birey kendine acı vererek, hatta kendi canına kıyarak içinde yaşattığı nesneyi yok edebilir. İntiharların çoğunda kendine yöneltme mekanizması önem taşır.


6)Akla Uygunlaştırma

Bunaltı verici acılar yaşandığında, akla yatkın görünen fakat sıkıntı vermeyecek bir neden, bir açıklama bulmak şeklinde ortaya konur.
     Okuldan, dersten, sorumluluktan kaçan kişiler, kendilerinin hatasız, hatta haklı olduğunu ileri sürebilirler.
     Bu mekanizmaya sıkça başvuran kişi, kendilerini ve çevreyi aldatıcı açıklamalarla sıkıntıyı geçiştirmeyi alışkanlık hâline getirip bir yaşama biçimi oluşturur. Ancak, bu aslında bahaneler bulma düzeneğidir. Ağırlaştığında, topluma uyum sağlamada güçlükler yaşanır.

7)Karşıt Tepki Kurma
        Kişi, kendi içindeki bilinç dışı yasak, dürtü ve eğilimlerinin tam karşıtı tepkiler göstermekle benliğini savunmaya çalışabilir.
     Aşırı cimrilik, düzenlilik, titizlik, inatçılık özellikleri gösteren kişilerde bu mekanizma yoğun olarak kullanılır.


8)Düşünselleştirme
      Düşünselleştirme, öncelikle okumuş kişilerin sık kullandığı savunmalardan biridir. Kişi, sorunlarını bir tıp konusu olarak inceler, hastalığına adlar bulur, nedenlerini bilimsel terimlerle açıklar. Bir hekim gibi konuşur.
     Ülkenin sosyoekonomik bunalımlarını anlatmaya dalar ve kendi bunalımları ya da sorunları ile bunlar arasındaki bağlantı sorulduğunda, genel tartışmalarını yapmakta direnir. Yaptığı açıklamalarla kendi sorunları, kendi bunalımları arasındaki bağlantıların ayrımını yapamaz. Bu anlatımları, kendi benliğine bunalım veren sorunları ve duygu yüklü konuları örmek için yaptığının bilincinde değildir.

9)Yalıtma
     Her ruhsal yaşantının hem bilişsel hem de duygusal yanı vardır. Uyaranları, geçmiş yaşantıları yalnız tanımakla kalmayız; onlara karşı içimizde bir takım hoş ya da hoş olmayan duygular da taşırız. Kin, nefret, öfke, sevinç, hoşlanma gibi duygular o olay anımsanınca tekrar duyumsanır. Yalıtma mekanizmasında, bir anının bilişsel, yani bilme, tanıma ve anlama ile ilgili yanı tümü ile anımsanabilirken, duygusal yanı bastırılır yada ilgisiz gibi görünen başka bir yaşantıya, başka nesneye aktarılır.


10)Döndürme
Ağır bir bunaltı, bireyin uzun süre dayanabileceği bir acı değildir. Birey hangi yolla olursa olsun, bunu yatıştırmaya çabalar.
     Bir süre için bilinç, uyaranlara kapatılarak benlik bunaltıdan uzak tutulmaktadır. Geçici bir rahatlık, daha doğrusu bir şey duymama, bir şey algılamama durumuna girilmiştir. Ağır bunaltı doğuran durumlarda, hareket ya da duyu organlarında işlev yitimi ortaya çıkabilir.
     Bu tür bir rahatsızlıkta bunaltı, organ işlev yitimine, işlev bozukluğuna döndürülmüştür. Bu işlev bozukluğu hem bunaltıyı durdurmakta, hem de bunaltı ile ilgili bir dürtüyü ve çatışmayı simgeleştirmektedir.


11)Yapıp Bozma
Kişinin düşüncesinde yaptığı ya da yaptığını düşündüğü olumsuz bir eylemi yansızlaştırmak(nötrleştirmek), etkisini kaldırmak ve yapılmamış gibi saymak amacı ile yürütülen birtakım işlemler yapıp-bozma düzeneğini oluşturur.

12)Saplanma
Gelişme sürecinde, çocuğun ilk çocukluk dönemlerine ait kimi özellikleri benliğinde tuttuğu ve sonraki dönemlerde de bunları bırakmadığı görülebilir. Gelişme basamak basamak ilerlerken, çocuğun bir basamakta saplanıp kalması, daha doğrusu bir basamağın özelliklerini bırakamaması; sonraki basamakların gereklerine uymaması, kimi türlerinde daha belirgindir. Bir gelişme döneminde aşırı engellenmiş olan kişi, yaşam boyunca doyurulmamış gereksinimlerinin özlemi ve arayışı içinde kalabilir. Bir dönemde aşırı doyurulmuş olmak da daha sonraki dönemlere ulaşmayı güçleştirebilir.


13)Gerileme

Ulaşılmış bir gelişme dönemi, kişi için ileri derecede bunaltı doğuracak nitelikte olursa, daha önceki bir döneme gerileme, geri dönme, kişinin başvurabileceği bir savunma yoludur.
     Ağır bedensel hastalıklar çok insanda gelip geçici gerileme belirtilerine neden olabilir.

14)Düş Kurma
Kişinin gerçek dünyada doyum sağlayamadığı istek ve dürtülerini düşler kurarak doyurmaya çalışması, en sık görülen savunma mekanizmalarından biridir. Özellikle, çocukluk ve ergenlik çağlarında, birçok bireysel ve toplumsal yasakların etkisi altında, doyurulamayan dürtü ve istekler karşısında düş kurma yoluna başvurulur. Çocuk, oyun dünyasında düşler kurarken, bir yandan da bunlara biçim, ad vererek bunları gerçekleştirmeye çalışır. Ergenlik çağında da büyük bir tutku ile sevme ve sevilme, güçlü ve üstün olma düşleri çok sık görülür. Ancak zamanla bunlar azalır ve doyum gidereke daha gerçek nesnelerle sağlanır. İçe kapanık kişilik türlerinde düş kurma mekanizması bütün yaşam boyunca yoğun biçimde sürebilir.
15)Yüceleştirme

     Sağlıklı bir gelişim süreci, insanoğlunda birçok dürtünün olgunlaşmasına, yeri ve sırası gelince doyum yolları bulunmasına olanak sağlar. Ancak, cinsellik ve saldırganlık gibi dürtülerin bir bölümü toplum tarafından kabul görmez. Böylesi bir durumda kişi, dürtülerine doyum sağlayacak amaç ve nesneleri değiştirir. Dürtülerin, bu tür asıl amaç ve nesnelerini bırakmaları ve toplum içinde kabul edilen yaratıcı ve yapıcı eylemler için kullanılabilir duruma gelmeleri mekanizmasına, ‘yüceleştirme’ denir.
     Çalışma merakı, toplum için yararlı çeşitli uğraşılar, bilme, öğrenme tutkusu, sanat uğraşıları yüceleştirme ile ilgilidir. Yüceleştirme, benliğin herhangi bir bunaltı kaynağına karşı savunma gereksinimine bağlı değildir. Bu nedenle anormal yanı olmayan tek savunma mekanizmasıdır.







1 yorum:

  1. Çok teşekkür ederim saolun çok güzel olmuş ellerine emeğine yüreğine sağlık çok lazım oldu

    YanıtlaSil